• Uye Ol

Pro-aktif Kriz Yönetimi

    Krizin ana nedeni genel hasarın sadece %35’ini doğrudan etkiler, genel sonuçta oluşan hasarların %65’i nedenin oluşması ile hasarın gerçekleşmesi arasındaki zaman dilimi doğru yönetilmediği için gerçekleşir. Toplum, şirket,ülke ve benzeri tüm yapılardaki gelişimin hızı, karşılaşılan problemlerin esas nedenlerinin (problemin oluşumunda en fazla sayıda yan nedeni tetikleyebilecek ve önlem alınmadığı zaman en büyük hasarı oluşturması öngörülen neden) en kısa sürede doğru olarak tespit edilmesi ve ilgili probleme ilişkin çözümün (problemin ana nedenini, problemin etki bölgesine en az hasar vererek ortadan kaldıran çözüm) en kısa sürede doğru olarak uygulanmasıyla doğru orantılıdır.

 

Yaşam varolduğu sürece değişkenler, değişkenler varolduğu sürece ekolojiden siyasete, ekonomiden insan ilişkilerine, sağlıktan toplumsal olaylara kriz kaçınılmaz olmuştur. Önemli olan krizle karşılaşmak değil makul sürede en az hasarla atlatabilmektir. İçinde olan kişiler tarafından yönetilebilir bir durum olan krizler metropollerde yaşayanlar tarafından artık bir bilgisayar oyunu gibi algılanmakta.

Türk ekonomi tarihinde “kara çarşamba” olarak bilinen, halen devam eden mali döviz politikamız  olan dalgalı kur sistemine geçtiğimiz ve ülkemizdeki her bireyin gerek iş bulamamak, gerek yatırım kaybı gerekse diğer etkilerle birebir hissetiği ekonomi tarihimizin en büyük krizini bir hatırlayalım. 19 şubat 2001, Pazartesi günü bir MGK toplantısında Cumhurbaşkanı ve Başbakan arasında yaşanan bir gerginlik sonucu Başbakan toplantıyı terk etmiş akabinde tüm borsalar ekonomik bunalıma girmişti. Menkul kıymetler borsasında işlem gören hisse senetleri 3 seans üst üste seansların açılmasını müteakip 5 dakika içinde tabanı görüp merkez bankası özellikle doları dengede tutabilmek için rezervlerinden aşırı satış yapmak zorunda kalınca 21 şubat 2001, çarşamba gecesi alınan bir kararla dalgalı kur politikasına geçildi. 19 şubat 2001 tarihinde 685.000 TL olan dolar kurunun satış fiyatını  22 şubat’ta merkez bankası 900.000 TL olarak açıklamıştı. Yani TL Dolar’a karşı % 31.3 değer kaybetmişti. Ve bu değer 12 mart 2001 tarihine kadar ciddi bir değişiklik göstermeyerek ancak 925.000 TL’ye ulaşmıştı. Fakat devam eden sürede ilk krizin oluşmasındaki neden kadar hatta çok ciddiye alınabilir herhangi bir neden olmamasına rağmen 9 nisan’da dolar kuru 1.245.000 TL olmuştu bile. Kuşkusuz birinci yükselişin temel nedeni sadece yaşanan bir gerginlik değildi. Ülke ekonomisi yüklenmemesi gereken bir yükle uzun yıllardır yolculuk yapıyordu ve piyasalara çokta güven vermeyen koalisyon hükümeti sadece bir neden olmuştu. Ama en önemlisi 12 Mart ve 9 Nisan tarihleri arasında gözle görülür bir neden olmamasına rağmen doların %35 lik ikincil artışı idi. Bu ikincil artış ulusal gazete ve medya organları için çok da önemli değildi ve  bu ikincil artış birkaç ekonomi yazarının 3 cümlelik uyarılarından öteye geçemedi. Dolar kuru 22 şubat ve 12 mart tarihleri arasında toplam 18 gün 900.000 ile 925.000 aralığında kalırken isteyen herkes bu aralıkta alabilir yada satabilirdi. Fakat bu aralık bandı çok genişlemediğine göre bu fiyatlarda almak yada satmak isteyen çok önemli bir talep yada arz yoktu.

Aslında piyasadaki önemli yatırımcıların hepsi bu ekonomi sorununun ve üst tabakada oluşan bunalımın nasıl çözümleneceğine dair bir çözüm bekliyordu. İlgili piyasalar ve organlarla ciddi anlamda kötü bir iletişim örneği sergileyen koalisyon hükümeti ilgili piyasaların 19. günde de sabır etmesini başaramamıştı ve aslında önemsiz gibi gözüken fakat çok önemli bir neden olan “belirsizlik” yatırımcı için çok büyük bir sorundu hatta bu nedeni çok önemli bir fırsata dönüştürerek yaptıkları güçlü al-sat hareketleri ile 9 Nisan tarihine kadar borsa ve dövizde devamlı pozisyon değiştirip “tahtaravalli” ye binerek önemli kazançlar sağlayan yatırımcılar hiçte azınlık değildi (Çince kriz, tehlike-fırsat anlamına gelen wei-ji kelime grubu ile tarif edilmektedir). Tabiki bu belirsizlik krize döviz pozisyonunda giren bir çok yatırımcıya önemli getiriler sağlarken döviz borcu olan ve temelde çok da güçlü olmayan bir çok yerli bankanın sonu olmuştu. Evet çok popüler bir neden olmayan,  elle tutulamayacak hatta önemli gözükmeyen halka anlatılması çok zor olan bu hayati neden “belirsizlik” tabiki ulusal medyanın kullanabileceği bir malzeme olmadı. Ve aslında birincil artış ikincil artıştan çok daha az hatta döviz artışı ile enflasyon değerinin dengeye oturmasına kadar geçen sürede birincil artış hasarın ancak üçte birini oluşturmuştu.

Ağa takılan bir balığın ölmesine neden olan  en büyük faktör ağa takılması değil,
takıldıktan sonraki çırpınışlarıdır.

Özellikle çevremizde kurduğumuz iletişimlerimizde; okul arkadaşlarımızdan, iş ortaklarımıza, evliliklerimizden dostlarımıza kadar yaşadığımız ilişkilerimizde krizler kaçınılmazdır ve her zaman varolacaktır. Aslında yaşadığımız bireysel krizlerimizi incelediğimizde ilk çatışmaya sebep olan sorunun sonuçta oluşan hasarın hepsini nasıl oluşturduğuna hayret ederiz. Ve çoğu zaman kaybedilen dostlarla yıllar sonrasında karşılaştığımızda neden görüşülmediğini dahi hatırlamayan bir çok birey var çevremde.

Bireysel krizlerin üstesinden gelebilmek için, 
kriz anında pozitif iletişim kurabileceğiniz bir karşı tarafa ihtiyaç vardır.

Resmi bir altyapısı olan ve ileride oluşabilecek olası krizlerin nihai sonucunun hukuki olarak çözümlenmesi zorunda olan ilişkiler, yani evliliklerdeki  kriz yönetimi her zaman çok önem taşır. Bu yönetim sadece evliliği yürütebilmek için değil tarafların boşanması için de çok önemlidir. Çoğu zaman nedenin ana kaynağını bilmeyen hatta ana kaynağı tespit edemeyecek kadar subjektif olan dış etmenler –tarafların akrabaları, yakın arkadaşları, samimi olunan komşular ve hatta birini diğerinden daha fazla seven çocuklar- krizin içinde olunan bu safhaya müdahil ve bazen de hadlerini aşarak yönetmeye talip olurlar. Çevrede birincil ve ikincil halkada var olan kişiler yorum ve eylemleri ile konuya öyle müdahil olurlarki çevremizde boşanma safhasına gelmiş fakat çevrelerinin bu saldırgan tutumunu yönetmek için tekrar tek bir vücut gibi davranan hatta birlikte olmak zorunda olan  çiftler dahi var. Ve sonuçta konu öyle bir ölçeğe gelirki uyuşamadıkları yada birbirlerini çok tanıyamadıkları için ayrılmak zorunda olan ve aslında hayatları boyuncada birbirine desteklerini esirgemeyecek olan iki insan “üstün kriz yönetimsizliği” sonucunda kendilerini çözemedikleri bir ekonomik paylaşım ve birbirlerinin idam fermanlarını imzalayabilecek manevi bir boyutta bulurlar.

Korkmayın sadece yönetin, verimli üreten ve kaliteli tüketen bir toplum dileği ile…

Haber ağımıza katıl

Bizi takip et

İletişim

www.gooyunu.com :

İstanbul, Türkiye

Telefon:

(505) 335-2074

Email:

iletisim@gooyunu.com

"; urchinTracker(); /* ]]> */